Herkese merhabalar. Bu yazımda sizlere Türk Sinemasının toplum üzerinde bıraktığı etkileri paylaşacağım. Türk dizileri ve filmleri sosyo-kültürel değerlerimize bağlı, öğretici olmalıdır. Fakat reyting uğruna, para kazanma uğruna kültürel, inançsal ve ahlâkî değerlerimiz göz ardı ediliyor. İyi etkisini göremediğim Türk Sinemasının kötü etkileri bir hayli fazla, onların bazılarından bahsetmek istiyorum...
Mafya ve şiddet:
Dizilere, filmlere bakıyorum da adam sevgilisine kötü davranıyor, fiziki şiddeti de geçtim psikolojik şiddet uyguluyor. Gençler de "ulan bende böyle olacağım" diyor. Doğruyu dizilerden öğreniyor ne yazık ki... Doğrularımızı aklımızla düşünüp, duygularımızdan süzgeçe geçirip, en mantıklı olanı doğrumuz yapalım.
Gelelim aile babalarına; Erkek ya! evin reisi ya! Halbuki erkekliğini eşine, çocuğuna şiddet uygulayarak gösteren aciz bir yaratık. Dizilerden böyle gören çocuğun bilinçaltına bunlar yerleşir ve ailesi olunca da bu doğrultuda bir aile yaşantısının olması yüksek bir ihtimaldir. Aile kuracaklar bizler bu söylediklerimin dışında reislik yapalım!
Dizi ve filmlerimizde genelde başrolü bir mafya lideri rolü alıyor. Başına ne gelirse gelsin baş eden, kimseye eyvallahı olmayan, önüne gelene racon kesen, asan, kesen, vuran karakterimizden etkilenen insanlarda, sokağa çıkıp önüne gelene racon kesiyor. Haksız olsa bile haksızlığını kabul edip özür dileme erdemini göstermiyor. Çünkü izlediği dizi, filmlerde de kimse kimseden özür dilemiyordu. Gerçeklik ile %100 kopuk olan bu dizilerin izlenmesinin bir diğer sebebi ise özgüvensizlik. Özgüveni olmayan insanların böyle dizileri izlediğini görebiliriz. Bakıyor adam mermiye kafa atıyor "waoww" diyor ve kendini böyle tatmin ediyor. Tabi "mermiye kafa" atmak tabiri özgüvene bir örnek teşkil etmeyebilir. Ama insanların güveni bunlarla yerine geliyor.
Özentilik ve tüketim çılgınlığı:
Özellikle dizilerimizde sizler gibi lüks yaşam olduğunu görüyorum. Lüks telefonlar, arabalar, evler, gece hayatları... İnsanlar da yaşadığı hayatı kötü görmeye başlıyor. "Biz bu hayata izlemeye gelmişiz" veya "yaşadığım hayat da hayat mı" deniliyor. Çocuk daha on yaşında telefon istemeye başlıyor. Baba lüks araba istiyor, mükemmel serilmiş bir sofra istiyor. Anne manzaralı bir ev istiyor. Diziler, hayata madde itibariyle baktırıyor, mutluluk maneviyattadır. "Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise mâneviyatta kördür." Asıl suç tabiki ne ebeynlerin ne de gençlerin suçu bizlere ne gösteriliyorsa ondan etkileniyoruz. Dizilerin toplum yaşantısından uzak, gerçeklerimizden uzak olduğunu söyleyebiliriz. Umarım dizilerimiz ve filmlerimiz biraz daha halka hitap eder, gerçekliğe daha yakın, kültürümüze ve değerlerimize daha saygılı olur. Dizi, film seçerken daha dikkatli olmamız hem kendimiz hem evlatlarımız için çok önemli.
•Daha ahlaklı ve daha bilinçli bir toplum için•
Cinsellik ve çarpık ilişkiler:
Aşk ve sevgiyi değersizleştirdiler! Dizilerde birbirini seven insanlara baktığımda, sadece birbirlerinin bedenlerini sevdiklerini görüyorum. Çoğu film ve dizide cinsellik! cinsellik! cinsellik! Karı-kocanın aynı sahnede olduğunda arka fonda rahatsız edici müziklerin çalması da aile kavramının kötü olduğunu, evlenmenin kötü olduğunu bilinçaltımıza yerleştiriliyor. Arada güzel dizilerde vardır, ben çoğunluğu baz alarak söylüyorum.
İnsanların bedenlerini sevmeyin! Beden ölür, gider. İnsanların ruhunu sevin! Ruh bâkidir.
Çarpık ilişki, tıpkı çarpık kentleşme gibi karmaşık bir durumda. O, onun arladaşına, o, onun sevgilisine, daha da ilerisi o, onun eşine duygu beslediğini görüyorum. Edep yahu! Dizi seçerken daha dikkatli olalım!
Daha bir sürü şey var da (örn; alkol, uyuşturucu, kumar, argo kullanımı, gayrı meşru evlilikler, vb.) yazsam sayfalar, sizin de zamanınız yetmez. Toplum ahlakını, aile yapımızı, kültürümüzü ve dini düşüncelerimizi yıpratan diziler yerine, kültürümüzü benimsemiş, dini ve milli değerlerimize saygı gösteren ve ön plana çıkaran dizileri izlemeniz ve bunların bilincinde olmamız ümidiyle, hoşçakalın.
Nurullah Kocabay