5 Tem 2021

Ömür Dediğin Beş Dakika / Son Bölüm


Merhabalar, 

Serinin son bölümünde sizlerleyiz.💫😊





"Negative Space/ 2017 -Ru Kuwahata, Max Porter





Baba-oğul ilişkisini bavul hazırlama eylemiyle anlatan yeni bir kısa film. Yönetmenler, gündelik nesneler ve giysilerle ilişkili bu belirli dokuları ve duyguları vurgulayarak, ritüelleştirilmiş her sahneye bir inandırıcılık duygusu getirmişler. Ben izlerken çok etkilendim. "boşa harcanan alana bakın" satırının anlamı, babanın servet kazanmak için yolculuğunda her şeyi bir bavulun içine koyduğuydu. Ama öldükten sonra yanına hiçbir şey almayacak. Bu yüzden eşyalarla dolu olan tüm alan boştur. İçini ailesiyle ilgili anılarla doldurmalıydı.

Babasının boş bir tabutta yattığını gösteriyor ve bu, tabutun negatif alanı önemli olduğunda. Bu "negatif alanı" dolduran hiçbir çiçek veya dekorasyon yok. Dolaylı olarak, babanın başkalarıyla gerçekten iyi bir bağ kurmadığını, bu nedenle diğerlerinin ölümü sırasında bile ona karşı daha az duygu beslemesini gösterir. Belki de sırf ihtiyaçları olduğu için, hatta onun zamanında ihmal edilen acıyan karısını tatmin etmek için oradadırlar.


iyi seyirler👀❤





Ömür Dediğin Beş Dakika/ İki

   


Merhabalar,

Serimizin ikinci yayınına hoş geldiniz.👀😊


 The Albatros 2015/ Joel Best, Alex Karonis, Alex Jeremy





"The Albatross" adlı kısa film; Dondurucu, sisli bir gölün ortasında, mücadele eden bir yazarın yalnız balığa çıktığı gezi, bir viski şişesinin dibinden gelen garip bir yaratık tarafından bozulan düzeni anlatmaktadır.

Tamamen sarhoş olmasına rağmen, bilinçaltı adamın (kuşa zarar vermeye çalıştığında zulmünü kabul edemiyordu) Olumsuz tarafı, olumlu zihnini yenemiyor. Adamın kendini iyileştirme şansının hala olduğunu anlatmaktadır. Önemli olan zararın neresinden dönersek bizim için o kadar yarardır. İyi seyirler şimdiden 💫💥




İkinci kısa filmimiz "Albatross Soup" 



Albatross Soup / Winnie Cheung




Konusu; 
bir grup insan, bir adamı intihara sürükleyen şeyin ne olduğunu tahmin etmeye çalışır. Soru ve spekülasyonla oluşturuyor. Bilmece şudur: Bir adam tekneden iner. Bir restorana girer ve albatros çorbası ısmarlar. Bir yudum alır, silahını çıkarır ve kendini vurarak öldürür. Peki neden kendini öldürdü? Parçanın eğlencesi, özellikle bu basit eski moda bir bilmece değil, rahatsız edici dönüşlerle dolu karmaşık bir hikaye olduğu için, tahmincilerin ve muammanın sahibinin etkileşiminde gerçekleşir. Görseldeki renklerden de anlaşıldığı gibi hayal gücünü zorlayan bir kısa filmdir. İzlerken zorlanacağınız ama bu durumu da seveceğiniz türden şimdiden iyi seyirler 😊







Ömür Dediğin Beş Dakika / Serisi

 

Herkese merhabalar ben Büşra,

Bugünkü konumuz "Kısa Film" üzerine bir seri olacak, iyi izlemeler 📀


Umbrella- Mario Pece- Helena Hilario/ 2019




Evet ilk olarak "Şemsiye" adlı, Oscar ödülü almış Brezilya yapımı olan kısa filmi ele alıyoruz. Konusundan kısaca bahsedecek olursak;   “Şemsiye”, Aralık 2011'de bir yetimhaneyi ziyaret eden ve küçük bir çocuk sürekli şemsiye isteyen kız kardeşimin başına gelen yürek burkan gerçek bir olaydan ilham alıyor.

Ben izlerken fazlasıyla etkilendim. Aynı etkinin sizde de gerçekleşeceğine inanıyorum. Filmin mesajı başkaları için empatidir. Sadece kibar davranarak başkalarının hayatında büyük bir fark yaratabilir. Başkalarının neler yaşadığını veya neyle mücadele ettiğini asla bilemeyiz😊

Sekiz dakika içinde ve melodramatik bir atmosferde animasyon, yetimhanedeki küçük bir çocuk olan Joseph'i takip ediyor. Bir ailenin, annenin ve kızının, bağış için bir oyuncak kutusu ve Joseph'in hikayesinin anahtarı olan sarı bir şemsiye ile aniden gelişi, çocuğun acı çeken aile geçmişini ortaya çıkaracak ve bundan daha fazlasını anlatacak😮





İkinci kısa filmimiz "Snack Attack" konusu; önyargılı varsayımlar konusunu ele alan büyüleyici bir hikaye. Ana olay, treni beklerken bir bankta oturan ve hak ettiği kurabiyelerin tadını çıkarmaya çalışan yaşlı bir bayana odaklanıyor. Beş dakikalık olan bu kısa filmi izlerken güleceğiniz ve öğreneceğiniz çokça şey var. İyi seyirler👀😊




Snack Attack/ 2019-Andrew Cadelago




2 Haz 2021

BEYAZ PERDENİN ÖNÜNDEKİLER


"Bazı oyuncular vardır, rol yapmazlar ! Adeta hayat verdikleri karakterin hayatını yaşarlar. "

İşte O Muhteşem Oyuncular


- Leonardo Dicaprio 

Nihayet Oscar ödülünü "the reverant" filmiyle alan DiCaprio tatlılığı ve oyunculuk yetenekleri ile beni kendisine hayran bırakan bir oyuncudur. Çoğu kişi tarafından yakışıklı bulunmasada sinema sektöründe yer almayı başarması ne kadar yetenekli olduğunu gösteriyor. 

"Akıllılık bir seçim değildir. Ona sahip olmayı seçemezsiniz. "


-Gary Oldman 


Kendine has bir karizması olduğunu filmlerini izleyince görmemek elde değil. Oynadığı filmlerde "adamın bir ağırlığı var" dedirtiyor. Christopher Nolan abimizin yönettiği The Dark Knight filmin de oynamış ve filmin hakkını da vermiştir.

"Tavşanın feryadını duyan tilki koşa koşa gelirmiş ama  yardım etmeye değil. "


-Erdal Beşikçioğlu

Çoğumuz onu Behzat Ç. Dizisiyle tanıdık. Önüne gelen suçluyu tokatlaması, argo konuşması, kaba hareketleri ve ses tonu sevilmesindeki en büyük etkenler olarak görüyorum. 

" Adam kadını çok seviyor. Sevdikçe ruhu büyüyor. Ruh eve sığmıyor. "


-Şener Şen


Şener Şen'i Türk Sinemasının en kaliteli oyuncularından birisi olarak görüyorum. O'nu izleyip gülmekten yerlere yuvarlanmayanı yoktur. Ellerim patlayana kadar alkışlamak istediğim bir oyuncu. Adeta bir üstad.

" Ben bu yaz nerdeydim. " 


-Johnny Depp


Karizma desen var. Komiklik desen var. Yetenek desen var. Cesaret desen var, ne ararsan var. Bizleri kendisine Karayip Korsanları filminde Jack Sparrow karakteri ile hayran bırakmıştır.

" Kötülük bir çok maske giyebilir. Hiçbiri iyilik maskesi kadar tehlikeli değildir. "


-Brad Pitt

 
Fight Club' dan beri yakışıklılığından, karizmasından hiç bir şey kaybetmemiş, Oscar Ödülü kazanmış mükemmel bir oyuncudur.

" Kendini çok zorlama en güzel şeyler onları en beklemediğinde gelir. "


-Haluk Bilginer

Oynadığı her rolün, yaptığı her işin hakkını veren muhteşem bir insan. Seslendirmeleri tek kelimeyle muazzam. Sesindeki tokluk, duruluk, karizma muhteşem. Günümüzdeki oyunculara ve onlara hayranlık duyanları gördükçe değerinin bilinmediğini düşünüyorum.

" Oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. O gün bugündür usul usul yürüyorum işte. "


Sineloji ✍️

29 May 2021

İZLE - YORUMLA


Merhabalar. Sizlere bu yazımda izlediğim ve yorumlayacağım filmlerden bahsedeceğim. Olabildiğince spoiler vermemeye çalışacağım.
 :))

                       ~CONTRATIEMPO~

  3 kere izlediğim halde hâlâ da izlemek istediğim bir film. Film; başladığı ilk dakikadan itibaren sizleri içine alıyor, sürükleyip götüyor. Gözünüzü kırpmadan, acaba ne olacak diye kendinize sorarak izleyeceğiniz bir film. Film sırasında suçlu kişi buymuş dediğiniz anda hiç beklemediğiniz kişi suçlu çıkabiliyor. Filmde defalarca ters köşe olacağınızı garanti ediyorum. Filmin çok sağlam, üstüne çok durulmuş, kendisine hayran bırakan bir senaryosu var. Film de oyunculuklar kusursuza yakın. Oyuncular yaşanan olayların psikolojisini tam olarak izleyicilere yansıtıyor. Ailecek izlemenizde bir sakınca olmayan bu filmi izlemeniz size güzel vakit geçirteceğinden şüphem yok.


-Yapım yılı: 2017

-Tür: Gerilim-Gizem

-Yönetmen: Oriol Paulo

-IMDb: 8,1/10

-Süre: 1s 46 dk

-Ülke: İspanya

-Netflix: Var


                        ~THE PLATFORM~

   Film bana insanın hayatta kalmak uğruna her şeyi yapabileceğini hatırlattı. Biraz filmden bahsedeyim sizlere. Filmde bir bina var ve yüzlerce kat var. Delik dediğimiz her katın ortasında bulunan bir boşluk var. En üst kattan içi yemek dolu bir masa, alt katlara doğru iniyor. Her katta 2 kişi yaşıyor. Yemek masası her katta iki dk kalıyor ve tüm katlara inmesi 666 dk sürüyor. Alt kata indikçe yemek azalıyor ve bir yerden sonra platform da yemek kalmıyor. Sonra yemek için bir şeyler almaları yasak, alınca da ne olduğun filmi izleyenler hatırlar. Yani iki dakikada ne yediysen yedin sonra ertesi günü bekliyorsun. Katta bir ay yaşıyorsun, bir aydan sonra insanlar uyutulup, kendilerini başka bir katta ve farklı bir insanla buluyor. Uyandığında kendini 1. katta da bulabilirsin 122. katta da. Şansına kalmış biraz.... Üst katlardaki insanların görgüsüzce yemek yemeleri, platform alt kata inerken yemeğe tükürmeleri, masaya idrarlarını yapmaları gerçekten iğrendiriyor. Herkes yeteri kadar yemek yese tüm katlara yemek yetecek. Fakat 20. katlardan sonra.... 

*Filmin detaylarına dikkat edildiğinde çok ince mesajlar veriyor.

*Filmin çok açık noktası var bunlara takılmadan izlerseniz keyif alacaksınız.

   İnsanlığın ne kadar bencil, sadece kendilerini düşündüğünü gözler önüne seren bu filmi izlemenizi tavsiye ediyorum.

-Yapım yılı: 2020

-Tür: Gerilim/Bilim-kurgu

-Yönetmen: Galter Gaztelu-Urrutia

-IMDb: 7/10

-Süre: 1s 34dk

-Ülke: İspanya

-Netflix: Var


                                ~TOGO~

    Film; Alaska'yı etkisi altına alan salgının tek tedavisi için gerekli ilaca ulaşmaya çalışan bir adam ile köpeğin mücadelesini konu alıyor. Gerekli olan ilaca ulaşmak için tek çare köpeklerin yardımıyla kızak ile gitmektir. Başrol karakterlerimizden biri olan "togo" isimli sevimli köpeğimiz yavruyken yaptığı şımarıklıklarla bizleri güldürüyor. Film de beni etkileyen olay kızak kullanan Leonhard köpekden hiç bir beklentisinin olmaması, "bu köpek kızak köpeği değil" diyip başkalarına satmaya çalışması ve o köpeğin büyüyünce kızağı en önde çeken köpek olması... Zaman zaman gözyaşlarımı tutamadığım bu filmi aileniz ile de izleyebilirsiniz...

~Hayvansevgisini en derinlere işleyen bir film~

-Yapım yılı: 2019

-Tür: Dram

-Yönetmen Ericson Core

-IMDb: 8/10

-Ülke: ABD

-Süre: 1s 54dk

             

                                    Nurullah Kocabay












 






18 May 2021

TÜRK SİNEMASININ TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ...

Herkese merhabalar. Bu yazımda sizlere Türk Sinemasının toplum üzerinde bıraktığı etkileri paylaşacağım. Türk dizileri ve filmleri sosyo-kültürel değerlerimize bağlı, öğretici olmalıdır. Fakat reyting uğruna, para kazanma uğruna kültürel, inançsal ve ahlâkî değerlerimiz göz ardı ediliyor. İyi etkisini göremediğim Türk Sinemasının kötü etkileri bir hayli fazla, onların bazılarından bahsetmek istiyorum...

Mafya ve şiddet:

Dizilere, filmlere bakıyorum da adam sevgilisine kötü davranıyor, fiziki şiddeti de geçtim psikolojik şiddet uyguluyor. Gençler de "ulan bende böyle olacağım" diyor. Doğruyu dizilerden öğreniyor ne yazık ki... Doğrularımızı aklımızla düşünüp, duygularımızdan süzgeçe geçirip, en mantıklı olanı doğrumuz yapalım.

 Gelelim aile babalarına; Erkek ya! evin reisi ya! Halbuki erkekliğini eşine, çocuğuna şiddet uygulayarak gösteren aciz bir yaratık. Dizilerden böyle gören çocuğun bilinçaltına bunlar yerleşir ve ailesi olunca da bu doğrultuda bir aile yaşantısının olması yüksek bir ihtimaldir. Aile kuracaklar bizler  bu söylediklerimin dışında reislik yapalım!
Dizi ve filmlerimizde genelde başrolü bir mafya lideri rolü alıyor. Başına ne gelirse gelsin baş eden, kimseye eyvallahı olmayan, önüne gelene racon kesen, asan, kesen, vuran karakterimizden etkilenen insanlarda, sokağa çıkıp önüne gelene racon kesiyor. Haksız olsa bile haksızlığını kabul edip özür dileme erdemini göstermiyor. Çünkü izlediği dizi, filmlerde de kimse kimseden özür dilemiyordu. Gerçeklik ile %100 kopuk olan bu dizilerin izlenmesinin bir diğer sebebi ise özgüvensizlik. Özgüveni olmayan insanların böyle dizileri izlediğini görebiliriz. Bakıyor adam mermiye kafa atıyor "waoww" diyor ve kendini böyle tatmin ediyor. Tabi "mermiye kafa" atmak tabiri özgüvene bir örnek teşkil etmeyebilir. Ama insanların güveni bunlarla yerine geliyor.

Özentilik ve tüketim çılgınlığı:

Özellikle dizilerimizde sizler gibi lüks yaşam olduğunu görüyorum. Lüks telefonlar, arabalar, evler, gece hayatları... İnsanlar da yaşadığı hayatı kötü görmeye başlıyor. "Biz bu hayata izlemeye gelmişiz" veya "yaşadığım hayat da hayat mı" deniliyor. Çocuk daha on yaşında telefon istemeye başlıyor. Baba lüks araba istiyor, mükemmel serilmiş bir sofra istiyor. Anne manzaralı bir ev istiyor. Diziler, hayata madde itibariyle baktırıyor, mutluluk maneviyattadır. "Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise mâneviyatta kördür." Asıl suç tabiki ne ebeynlerin ne de gençlerin suçu bizlere ne gösteriliyorsa ondan etkileniyoruz. Dizilerin toplum yaşantısından uzak, gerçeklerimizden uzak olduğunu söyleyebiliriz. Umarım dizilerimiz ve filmlerimiz biraz daha halka hitap eder, gerçekliğe daha yakın, kültürümüze ve değerlerimize daha saygılı olur. Dizi, film seçerken daha dikkatli olmamız hem kendimiz hem evlatlarımız için çok önemli.

•Daha ahlaklı ve daha bilinçli bir toplum için•


Cinsellik ve çarpık ilişkiler:

Aşk ve sevgiyi değersizleştirdiler! Dizilerde birbirini seven insanlara baktığımda, sadece birbirlerinin bedenlerini sevdiklerini görüyorum. Çoğu film ve dizide cinsellik! cinsellik! cinsellik! Karı-kocanın aynı sahnede olduğunda arka fonda rahatsız edici müziklerin çalması da aile kavramının kötü olduğunu, evlenmenin kötü olduğunu bilinçaltımıza yerleştiriliyor. Arada güzel dizilerde vardır, ben çoğunluğu baz alarak söylüyorum.

İnsanların bedenlerini sevmeyin! Beden ölür, gider. İnsanların ruhunu sevin! Ruh bâkidir.


Çarpık ilişki, tıpkı çarpık kentleşme gibi karmaşık bir durumda. O, onun arladaşına, o, onun sevgilisine, daha da ilerisi o, onun eşine duygu beslediğini görüyorum. Edep yahu! Dizi seçerken daha dikkatli olalım!

Daha bir sürü şey var da (örn; alkol, uyuşturucu, kumar, argo kullanımı, gayrı meşru evlilikler, vb.) yazsam sayfalar, sizin de zamanınız yetmez. Toplum ahlakını, aile yapımızı, kültürümüzü ve dini düşüncelerimizi yıpratan diziler yerine, kültürümüzü benimsemiş, dini ve milli değerlerimize saygı gösteren ve ön plana çıkaran dizileri izlemeniz ve bunların bilincinde olmamız ümidiyle, hoşçakalın.


                                 Nurullah Kocabay

17 May 2021

60 SANİYE = 1 BİLET

 


Merhaba sevgili internet sakinleri, ben sinelojiblog ekibinden Mehmet Aydın. Bugün ki yayın başlığımız; 60 saniye = 1 bilet. Yani anlayacağınız üzere film fragmanlarını ele alacağım. 

Hazırsanız konuya dalıyorum ;) Keyifli dakikalar diliyorum.. 

Arkadaşlar bir konuda anlaşalım ! " Fragmanlar bir filmin veya dizinin, omurga kemiği' dır. " Yani fragmanlar olmazsa olmazımızdır.

Herkes okeyse devam ediyorum. Kısa bir tanım yapacak olursak ; Fragmanlar izleyicinin beklentilerini öleçebilen, izleyicinin tepkilerini belirleyebilen, bir nevi kısa metrajlı filmlerdir. 

Günümüz film sektörüne bakıldığında; yapımcılar, yönetmenler "FRAGMANI" Sinemada bir pazarlama unsuru olarak kullanıyor. 

Nasıl yapıyorlar bunu ? 

- Şöyle : Adam bir filmin bütününe dair ipuçları, filmin en vurucu noktalarını, izleyicinin tansiyonunu ve beklentilerini artıran, 45 ila 60 saniye arasında değişen heyecanı artıran, kısa öykülü bir video yayınlıyor. 

Yani izleyiciyi havuzuna çekmeye başlıyor. 


Daha sonra izleyici; "Ben daha çok vakit kaybetmeden bir an önce gidip bu filmin sinema biletini alayım" düşüncesi kafasına yerleşiyor. 

Yani şirketler, film yapımcıları, kurguladıkları heyecan dolu bir 60 saniye ile izleyicilerin hemen o filmin biletini almaları gerektiğini, izleyiciye hissettirebiliyorlar. 

Konumuzu özetleyecek olursak, Fragmanlar; bir filmin karakterini ortaya koyarak izleyiciye yönelik olarak, daha sonrası için bir izleme arzusu yaratarak filmin satışını artırır. 

Çok beğendiğim bir fragmanı size tavsiye ederek bitirmek istiyorum. Linkten fragmana ulaşabilirsiniz. 

Değerli zamanınızı ayırdığınız için teşekkürler. Sağlıklı günler dilerim..



 
biz.